ZEKÂT
• Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” mânâlarına gelen zekât, terim olarak Kur’an’da belirtilen sınıflara sarf edilmek üzere, dînen zengin sayılan Müslümanların malından alınan belli payı ifade eder. (TDV İslâm Ansiklopedisi)
• Sözlükte “artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü” anlamlarına gelen zekât, dînî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir. (Diyanet)
• Zenginlerin malının kırkta biri oranında fakirlere yardımı. (Sevinçgül)
• Arapça zakâ(t) İslâm’da her yıl servetten ödenen sadaka, zekât; Aramice, zekût aklanma, beraat, hayır işi yapma. (Nişanyan)
• Zekât kelimesi Arapça bir mastar olup sözlükte “artma, arındırma, nimetlenme ve bir şeyin özü” gibi anlamlara gelmektedir… (Baylu)
~
“Kur’an’da mücmel olarak bildirilen bu emir, daha sonra hadislerle açıklanarak, mal, nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse, o malın yüzde iki buçuğu zekât olarak fakirlere verilir…” (Soyalan)
“Bütün dinlerde yoksula ve ihtiyaç sahiplerine yardım edilmesi teşvik edilen bir davranıştır. Bazı dinlerde, ilâhî takdirin gereği ekonomik açıdan zayıf olan kişilere yardım etmek, ilâhî adaletin tecellisi için bir araç kabul edilirken, diğer bazı dînî geleneklerde; bu dünyaya bağlılığı reddeden, mânevî yükselişi hedefleyen bireylere yardım etmek, kişilere fazilet kazandıran bir yol olarak görülmüştür…” (TDV İslâm Ansiklopedisi)
“…zekât, kendilerine zekâtın farz kılındığı insanın, lütfu ve bağışı değildir. Zorunlu olarak yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Dağıtan ve bölüştüren tarafından ölçüsüz-tartısız biçimde dağıtılan bir bağış da değildir. Nereye verileceği belirlenmiş bir paylaştırmadır. Zekât İslâm’ın kesin emirlerinden biridir. Müslüman devlet, onu belli bir düzen ve sistem içinde toplar ve belirlenmiş sosyal hizmetleri onunla görür. Zekât, onu veren tarafından bir iyilik, bir bağış olmadığı gibi, alan için de bir el açma ve bir dilenme lekesi değildir… İslâm’ın sosyal düzeni asla dilencilik üzerine kurulmamıştır, kurulamaz da.” (Seyyid Kutup, 9/60 tefsirinden)
“…Ayetlerin mekkî ve medenî ayırımında bazı kelimelerin yeni anlamlar kazanmaya başladığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Mesela “zekât” kelimesi mekkî ayetlerde daha çok nefis tezkiyesi, arınma anlamlarına gelirken medenî ayetlerde bir tür vergi anlamı içeren malî bir yükümlülük haline gelmiştir…” (Apaydın)
Konuyla ilgili âyetlerde zekât kelimesi, genellikle namaz kelimesiyle beraber ve hemen ardından gelmektedir. Bâzı âyetlerde, daha önceki peygamberler zamanında da olduğuna değinilmektedir.
“Zekât, İslâm anlayışında sadece dînî bir yükümlülük değil, aynı zamanda zenginliğe bağlı yasal bir zorunluluk olarak da kabul edilmiştir. Öyleyse zekât, dînî bir mükellefiyet olarak ibadet; bir vatandaşlık görevi olarak ise vergi niteliğindedir. Zekât vermemek, dînî bir emrin yerine getirilmemesi anlamında nasıl ki günah kabul ediliyorsa, vatandaşlık görevinin yerine getirilmemesi anlamında da hukuken suç sayılır…” (Maçin)
“…kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Bulaç, 2/3)
“İnfak”, malın elden çıkarılması, harç ve sarf edilmesi demektir… Şu halde âyetin bu kısmı, ilk bakışta zekât ve diğer sadakalar bağışlar, yardımlar ve vakıf gibi, fakirlere, diğer çeşitli hayırlara, aileye yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır… Bununla beraber bunların hepsinin başında, İslâm’ın binasından biri olan zekât vardır. Ve bunun için bir çok tefsirciler burada ilk önce ve bizzat kastedilen şeyin zekât olduğunu açıklamışlardır…” (Elmalılı, 2/3 tefsirinden)
Tartışma
Literatürde zekâtın toplanmasıyla ilgili esasların sünnet kaynaklı olduğu, bizzat Hz. Muhammed tarafından sözlü ve yazılı olarak detaylandırıldığı bildirilmektedir.
Belirli bir miktarın üstünde varlığı olan Müslümanların, belli şartlar altında bu varlıktan vermekle yükümlü oldukları asgari miktara “zekât” denir. Allah’ın takdiri, rahmeti umularak, ihtiyaç sahiplerine, zorunluluk olmaksızın, miktarı ve cinsi verene bağlı olmak üzere; verilenden herhangi bir maddî karşılık beklenmeden verilen şeye ise “sadaka” denir. Bu anlamda zekât, sadakadan farklı olarak bir zorunluluktur. Olandan alınır belli prensipler çerçevesinde sarf edilir.
Toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında asgari şart; görece ekonomik anlamda yeterince başarılı olamayan bireylerin, yaşamlarını sürdürülebilmeleri için gereken temel ihtiyaçlarının, olanaklar nispetinde karşılanmasına yardımcı olmaktır. İhtiyaçlara karşı duyarsız kalındığı takdirde toplumsal huzursuzluk kaçınılmaz olur. Bu ihtiyaçlar gıda ve barındırmayla başlar sağlık, eğitim, iş, genel hijyenik ortam… kısaca içinde bulunduğu topluma adapte, sadece tüketici değil üretici fertlerden oluşmuş, refah bir toplum seviyesine ulaşıncaya kadar devam eder. Bu anlamda zekât, toplumsal barışa ve refaha katkı sağlar.
~
1960’larda kaçan naylon bayan çorapları atılmaz mahalle aralarında, evlerinde örücülük yapan hanımlara ördürülür, erkek çorapları yamanırdı. Aynı şekilde pantolonların ceketlerin gereken yerleri ördürülür ya da yamanır, yırtık kıyafet giymek ayıp sayılırdı. Solmuş olanlar ters-yüz edilerek kullanılmaya devam edilir keza yıpranmış gömlek yakaları da ters-yüz edilip kullanılırdı. Daha da eskidiklerinde ya şeritler halinde kesilir kilim dokutulur veya yastık dolgu maddesi olarak kullanılır ya da temizlik bezi olarak değerlendirilmeye devam edilirdi. Bunu yapanlar emek verilerek üretilmiş, emek verilerek sahip olunmuş bir eşyayı gerektiği gibi kullanmaktan gurur duyarlar, küçük birikimler için de fırsat yaratırlardı. Bu yüzden 2000’li yıllarda hayatta olup, o günleri görmüş kişiler kendi aralarında konuşurlarken “o zamanlar para bereketliydi” derler. İşte o bereket, anne ya da büyük annelerimizin tutumlu ellerinden geliyordu.
~
Günümüzde gerekli gereksiz garip bir tüketim çılgınlığı sürmekte. Kazançlar, cebe girmeden aylar önce tüketilmeye başlandığından birikim şöyle dursun, sürekli borç içinde yaşayan ilginç bir sınıf ortaya çıktı. İhtiyaçları hiç bitmeyen bu kitle, gerçek ihtiyaçları olanlara yardımı düşünür mü acaba…
Diğer taraftan zengin olup dînî değerlere bağlı yaşadığını söyleyenlerin, zekat konusundaki uygulamaları, ne kadar samimi olduklarının sağlaması gibi görünmekte…
YARARLANILAN ESERLER
(TDV İslâm Ansiklopedisi), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
(Diyanet), Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006
(Sevinçgül), Ömer Sevinçgül, Küçük Lügat 2005
(Nişanyan), Sevan Nişanyan, Nişanyan Sözlük, Çağdaş Türkçenin Etimolojisi
(Baylu), Cumali Baylu 2501120881 Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Abdul-lah Tırabzon, T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslâm Bilimleri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi “Bedâiu’s-Sanâi’ Fi Tertibi’ş-Şerâi’ ve Bidâyetü’l Muktasid Bağlamında İbadetlerde Rükün ve Şartlar” İstanbul 2016
(Soyalan), Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’an’i Terimler ve Deyimler
(Seyyid Kutup), Seyyid Kutub Kur’an’ı Kerim Türkçe Açıklaması, Fizilal’il Kur’an (Kur’an’ın Gölgesinde) Tefsiri
(Apaydın), Prof.Dr. Hacı Yunus Apaydın, Anadolu Üniversitesi İlâhiyat Ön lisans Programı İslâm Hukukuna Giriş
(Maçin), Hasan Maçin, Doktora Tezi, İslâm Hukukunda Zekât Matrahları ve Vergi İlişkisi, T.C. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı İslâm Hukuku Bilim Dalı, Konya 201
(Bulaç), Ali Bulaç, Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Anlamı
(Elmalılı), Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Sadeleştirenler; Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel 2011 (Tefsir)
Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006
Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Prof. Dr. Mehmet Kanar
Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi, 2011