HADİS

HADÎS (HADİS)

• 1. Hz. Muhammed’in sözleri, davranışları ve başkalarının yaptığı kendisi tarafından tasvip edilen hareketleri. 2. Bu sözlerden bahseden ilim, hadîs ilmi. 3. Haber, söz, kıssa. 4. Yeni, taze. (Ayverdi)

• Söz, haber, yeni şey anlamlarına gelen hadis (çoğulu ehâdis), terim olarak, Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleridir. Bu tanıma göre hadîs, sünnetle eş anlamlıdır. Bâzı hadisçiler, sahabe ve tabiûn sözlerini de hadîs kavramına dahil etmişlerdir. Bu tanıma göre hadîs, haber ve eser ile anlamdaş olur. (Diyanet)

• Hadis, söz, olay veya hadise demektir. (Soyalan)

• Peygamberimizin sözü ya da hâli. (Sevinçgül)

• İslâm’da Hz. Muhammed’in söz, fiil ve davranış şekillerini konu eden ifadeler… (Mehmet Aydın)

• Arapça hds kökünden gelen hadiṯ “1. olay, vaka, 2. Peygamber hakkında anlatılan anekdot” sözcüğünden alıntıdır. (Nişanyan)

~

        Literatürde hadislerin doğruluk ve güvenilirliğinin değişik parametreler üzerinden değerlendirildiği görülmektedir.

“Hadisler;

-delil değeri açısından; sahih, hasen ve zayıf,

-kaynağı açısından; merfû, mevkuf ve maktû,

-senet sayısı açısından; mütevâtir , meşhûr ve âhâd ( aziz , garîb ),

-senedinin muttasıl olup olmaması açısından; müsned , munkatı , mu’dal , mürsel , muallak k kısımlarına ayrılır.” (Diyanet) ve (TDV)

~

“…Hadisler, Kur’an’dan sonra başvurulan en önemli kaynak konumundadır. Başta Kütübü Sitte (altı kitap) diye adlandırılan altı önemli kitap olmak üzere birçok hadis koleksiyonu mevcuttur. Senet ve metin tenkidine tabi tutulan hadisler, mütevatir, sahih, hasen gibi çeşitli kategorilerde ele alınırlar. Peygambere atfen söylenen uydurma sözlere ise mevzu hadis denilir. Hadislerin her şeyden önce içerik açısından Kur’an’a ters olmaması, kendi içinde tutarlı olması, tarihsel gelişmelere aykırı olmaması, ayrıca hadisin bize kadar ulaşması açısından sağlam kaynaklar tarafından aktarılması ve benzeri hususlar hadislerin Hz. Peygambere aidiyeti açısından aranan temel şartlar arasındadır.” (Mehmet Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, hadis maddesi)

~

“Hadis, doğruluğu ispatlanmış veya hâlâ tartışmalı olup olmadığına bakılmaksızın Hz. Peygamber’in(s) bir sözünün, eyleminin veya onayladığı(tasvib ettiği) bir hareketin nakledilmesi anlamına gelir. Hadis âlimleri “tasvib”i belirtmek için “takrir” kelimesini kullanırlar. Takrir, Hz. Peygamber’in huzurunda iken, bir sahabenin belirli bir şekilde davranması, Peygamber’in bunu görmesi ve bu davranışı reddetmemesidir. Böylece bu kişi yaptığı eylemle ilgili olarak Hz. Peygamber’in zımni onayını almış olmaktadır.

muhaddisler, hadis için “haber” terimini kullanır. Haber, doğru ve yanlış olma ihtimalini taşır. Diğer bir deyişle muhaddisler bir haberin sahih veya uydurma olabileceğine inanır. Bu sebeple hadisler zannî (her zaman yanlışlanma ihtimali mümkün olan, mutlak olmayan haberler) olarak da isimlendirilir. Yani bir hadis ‘sahih’ten ‘hasen’e, ‘zayıf’tan ‘mevzu’ veya ‘ maklub ’e dek uzanan kategorilerden herhangi birine dâhil olabilir. Bu yüzden bu kategorilerden her biri sahip oldukları değer mesabesinde ele alınmalıdır.” (Islahi)

Tartışma

         Genel olarak peygamberin sözleri olarak bilinen hadis tabirinin, peygamberin kabullerini, kısmen de  davranışlarını/yaşam tarzını (sünnet) kapsadığı görülmektedir.

         Âyetlerin, âyetlerde tarif edilen uygulamaların daha iyi anlaşılması amacıyla Hz. Muhammed’in yapmış olduğu sözlü açıklamaların nakli olan hadis, literatürden anlaşıldığı kadarıyla, âyetler ile karıştırılır endişesiyle peygamberin ağzından çıktığı anda kayıt altına alınmamış olabilir. Ama en azından bir kısmı, bâzılarının iddia ettiği gibi hicretten iki üç asır sonra ortaya çıkmış ta değillerdir. Prof. Hamidullah, halen elde bulunan en eski hadis kaynağının  “Hemmâm İbn Münebbih’in Sahifesi” olduğunu ve bu eserin hicretin birinci asrının ortalarından kaldığını aynı isimli kitabının giriş bölümünde belirtmektedir.

         Geçmişte olan olayları kendi şartlarında değerlendirmek gibi, günün şartlarında da değerlendirmek görüşümüzü zenginleştirmesi bakımından yararlı olabilir. Örneğin, yüksek öğretim ilk ve orta öğretim derslerinde, mesleki kurs ve seminerler sırasında veya başka bir sebeple not alma gerçeği ortadayken; vahiy edilen âyetlerin yazılması sırasında kalem sahibi tarafından hatırlatıcı, açıklayıcı not alınmadığını kim iddia edebilir. Not alınmasa dahi, ayet aktarımı öncesi veya sonrası şahit olunan konuşmalar olmamış mıdır… İşte o notlar ya da hafızalara nakşedilen konuşmalar ilk hadis kaynakları olmalıdır.

~

         Hadisle ilgili yazılı kaynakların dışında bir diğer önemli ileti kanalıda rivâyetlerdir. Sözlü paylaşım diyebileceğimiz rivâyetler, özellikle yazının bulunmasından önceki süreçte kültürel birikim, bilgi, deneyim ve olayların aktarılmasıyla ilgili önemli bir araç olmuştur. Yazının bulunmasıyla ya da kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber rivayetler kayıt altına alınarak korunmaya başlamıştır. Mantıken bu süreç bütün toplumlar için aynı olmalıdır.

         Günümüzde “anneannemin mutfağı”, “dedemin tecrübeleri”, “filanca devlet adamının gizli hatıratı” ve benzeri isimlerle yayımlanan kitaplarda bir anlamda rivayetlerin yazıya dökülmüş halleri değil midir…

~

         Kur’an dışındaki bütün kutsal kitaplar, dînî öğretiler, gelenekler, her türlü kural ve kanunlar, tecrübeler rivayetlerle aktarılmış, sonradan yazıya dökülmüştür. Hadislerin çoğu için de durum aynıdır.

         Peygamberi bizzat dinlemiş birinin, dinlememiş birine duyduklarını anlatmasıyla başlayan ileti zinciri, onun diğerine, ondan dinleyenin bir başkasına, onun ötekine anlatmasıyla dededen toruna, kuşaktan kuşağa geçmiştir.

         Hadis sistematiğinde uydurma hadis diye bir başlık olduğuna göre, aktarımlar sırasında herhangi bir  niyetle yapılmış manipülasyonlar da söz konusudur.

        Aktaranlar (=râvî=rivâyet edenler) bir ileti zinciri oluştururlar. Her aktaran, zincirin bir halkası kabul edilir. Başlangıçta peygambere ait olduğu söylenen her haber sorgulanmaksızın kayıt altına alınırken, ilerleyen dönemlerde rivâyetin güvenilir olup olmadığının anlaşılması için, her aktarandan haber zinciriyle ilgili bir akış listesi (senet/isnat/delil) istenmiştir. Farklı kanallardan gelen haberlerin karşılaştırılmalarıyla başlayan çalışmalar, güvenilirlik nedeniyle zamanla çok yönlü çok detaylı bir şekilde formüle edilmiş, rivâyetler bu formüle göre değerlendirilip derecelendirilerek yukarıda daha fazlasına yer verdiğimiz “sağlam, zayıf, uydurma” gibi isimlerle sınıflandırılmışlardır.

         Hadisleri toplama çalışmalarının yanında toplanan hadislerin, hangi parametrelere göre gruplandırılıp sıralanacağı çalışmaları da yapılmış, değişik metotlara göre sistematize edilip hazırlanmış farklı hadis kitapları ortaya çıkmıştır.

         Toplumun yönetimi ve yaşam tarzıyla ilgili her türlü düşünce ve davranışı, Kur’an’ı yorumlayan, onunla yaşayan peygamberin söz ve davranışlarına dayandıran  İslâm hukuku (fıkıh) belirlenmiş, böylece İslâm şeriatı ortaya çıkmıştır. İslâm şeriatı, Kur’an ve hadis ışığında bir yönetim tarzını ifade eder.

~

         Hadis konusu önemlidir çünkü, inanma ve reddetme noktasında lehte ya da aleyhte tartışmaların kaynağı da hadistir ve eskiye dayanır. Her detay farklı bir düşünce zenginliğine ve derinliğine kapı aralamışken, bu farkları, ayrımcılığın bölünmenin odak noktasına koymak İslâm’ın hangi hoşgörü, hangi barış, hangi birlik söylemiyle örtüşebilir…

         Kur’an’da bir çok âyette insan, düşünmeye uyanık olmaya teşvik edilmiştir. Hadis konusu da böyle ele alınmalı dikkatle incelenmeli ve üzerinde düşünülmelidir. En güvenilir hadis kitaplarında geçse bile bu yaklaşım değişmemelidir.

~

        Elmalılı Tahrim sûresinin üçüncü ayetinin tefsirinde; bir konunun, itibarlı oldukları kabul edilmiş altı hadis kitabında (Kütüb-i Sitte) yer almamasını:

“Bu haberin Kütüb-i Sitte’de yer almaması da, sahih olmamasını gerektirmez.”

sözleriyle değerlendirmiştir. Bu değerlendirme, altı hadis kitabında geçen bir haberin de, ille de sahih olmasını gerektirmeyeceğini düşündürebilir.

~

         Günümüzde hadislere yaklaşım; tamamen reddedenlerden başlayarak, gerek peygambere, gerek onu görenlere, gerek görenlerden dinleyenlere dayandırılan her türlü hadîsi/haberi, ayetmiş gibi kabul edip uygulayanlara kadar değişen, çeşitli görüşlerden oluşmaktadır.

         Unutulmamalıdır ki Hz. Muhammed sözleri, fiilleri ve kabulleriyle örnek alınması gereken bir şahsiyettir. İsteyen örnek alır, isteyen aynen taklit eder. Ama hiç kimse kendi görüşünü dayatıp kabule zorlayamaz. Çünkü bu, zorlamayı ret eden Kur’an’a ters düşer.

” Dinde baskı -zorlama- tiksindirme yoktur…” (Öztürk)

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır!” (Elmalılı, 16/125)




YARARLANILAN ESERLER

(Ayverdi), İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük  2011

(Diyanet), Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006

(Soyalan), Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’an’i Terimler ve Deyimler

(Sevinçgül), Ömer Sevinçgül, Küçük Lügat 2005

(Mehmet Aydın), Prof. Mehmet Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Nüve Kültür Merkezi 2005

(Nişanyan), Sevan Nişanyan, Nişanyan Sözlük, Çağdaş Türkçenin Etimolojisi

(TDV İslâm Ansiklopedisi), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi 

(Islahi), www.urvetulvuska.net sitesi, Hadis ve Sünnet Arasındaki Fark / Emin Ahsen ISLAHİ makalesi)

(Öztürk), Kur’an-ı Kerim Meali, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

(Elmalılı), Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Sadeleştirenler; Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel 2011 (Tefsir)

(TDK), Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük

(Kanar), Prof. Dr. Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü