PEYGAMBER, NEBİ, RESUL

PEYGAMBER, NEBÎ, RESUL

• Peygamber, (Farsça, peyğam “haber” ve ber “getiren” ile peygamber) Allah tarafından emirlerini kullarına bildirmekle görevlendirilmiş kimse. Tanrı elçisi, nebî, resul. (Ayverdi)

• Peygamber kelimesi, Farsça kökenli olup “haberci”, yani “Allah’tan haber getiren demektir. Dilimizde bu kelimeyi “elçi” sözü karşılamaktadır. (Diyanet)

• Nebî, (Arapça neb “haber vermekten” nebî) Tanrı buyruğunu kullara bildiren kimse, peygamber. [Nebîler kendilerine kitap indirilmemiş olan ve daha önceki şeriatı tebliğ eden peygamberlerdir. Bu yönleriyle kitap sahibi resullerden ayrılırlar] (Ayverdi)

• Nebî, terim olarak Allah’ın, dînî kurallarını, emir ve yasaklarını, öğüt ve tavsiyelerini insanlara bildirmesi için görevlendirdiği insanlara denir. (Diyanet)

• Resul, (Arapça risalet “mektup veya elçi göndermek”ten resul) Peygamber, resul. (Ayverdi)

• Resul, dînî literatürde, Allah tarafından yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile bir topluma veya bütün insanlığa gönderilen kimsedir. (Diyanet)

~

“…Bu âyet Resul ile Nebî’nin anlamlarında farklılık bulunduğunu bildirmektedir. Nebî’nin, Resulden daha genel olduğunu ifade eden bazı hadisler de nakledilmektedir. Şeriat örfünde meşhur olduğuna göre Resul, kendine vahy olunan ve aldığı vahyi başkasına tebliğ etmekle de yükümlü bulunan kimsedir. Nebî ise tebliğe memur olsun olmasın, kendisine vahyedilen kimsedir. O halde her Resul Nebî’dir, fakat her Nebî Resul değildir…” (Elmalılı, 22/52 tefsirinden)

“İslâm bilginleri resul ile nebî arasında fark olduğunu, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilen peygamberlere resul-mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla göndermeyip, önceki bir resulün kitap ve şeriatını tebliğ etmekle görevli peygamberlere ise nebî dendiğini söylemişler ise de, Kur’ân’da böyle bir ayırım bulunmamakta, aksine nebîlere kitap, hüküm, hikmet verildiği ve vahyedildiği bildirilmektedir… Kur’ân’da nebîlere kitap verildiği bildirildiği gibi, resullere de kitap verildiği bildirilmiştir. Rasûl ve nebî kelimelerinin geçtiği âyetler birlikte değerlendirildiğinde her ikisinin de ortak vasıflara sahip olduğu görülmektedir… ” (Diyanet Dînî Kavramlar Sözlüğü, Nebî maddesinden)

~

“Hz. Adem’den Hz. Muhammed (a.s.)’a kadar insanlara gönderilen peygamber sayısında ihtilaf olmakla beraber bâzı kaynaklarda 124 bin olduğu bildirilmiştir. Bunlardan 25 tanesinin ismi Kur’ân’da zikredilmektedir.” (Diyanet Dînî Kavramlar Sözlüğü, Peygamber maddesi)

“… Demek ki peygamberlerin ismeti (masum olmaları) kesinlik ifade eden vahiy yönüyledir, yoksa içtihadıyla hareket ettiği zaman hata yapması mümkündür…” (Elmalılı, 22/52 tefsirinden)

Bazı ayetler:

“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi…” (Bulaç, 2/213)

“Şüphesiz ki her ümmete: Yalnız Allaha ibâdet edin, tağutlardan kaçının diyen bir Peygamber gönderdik..” (Taberi, 16/36)

“Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar…” (Bulaç, 23/44)

“Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.” (Elmalılı, 33/45)

“And olsun ki senden evvel de peygamberler gönderdik. Onlardan, sana kıssalarını anlattığımız kimseler de, sana anlatmadığımız kimseler de var…” (Razi, 40/78)

Tartışma

         Yaradılıştan bu yana devam eden, insanın güzel ile çirkin, iyi ile kötü arasındaki tüm dalgalanmalarını kapsayan yaşam sürecindeki en önemli yardımcı, Allah’ın değişik zamanlarda rehber olarak görevlendirdiği peygamberleridir. Zaman zaman, kuralların unutulması, dîni tebliğ edenlerin, din büyüklerinin, iktidar sahiplerinin tanrılaştırılmaları, örtülü putperestlik gibi nedenlerle dînin aslından uzaklaşılması, sosyal ve kültürel dejenerasyona, sapmalara yol açmış, ahlaksızlığın, adaletsizliğin, azgınlığın giderek yaygınlaştığı böyle zamanlarda, yeni peygamberler kanalıyla ilâhî mesaj tekrar hatırlatılmıştır. 

         Genel olarak peygamberler; Allah’ın her türlü iletişim kanalını kullanarak dört bir tarafımızdan verdiği mesajı, en iyi en doğru şekilde anlayıp çözümleyen; kendilerine özel iletişim yolu vahyi, içinde bulundukları toplumun anlayabileceği harf ve sese dönüştüren, güçlendirilmiş donanımlara sahip, özel ve seçilmiş insanlardır.

         Karşılaştıkları maddi ve manevi sorunlar, şiddete varan baskılar, hoşgörüsüz muhalefet bir yana; yaşam tarzları, sözleri ve davranışları, getirdikleri mesajla çelişmeyerek onlara uygun olmak, onların belirlediği sınırlar içinde kalmak zorundaydı. Çünkü her hareketleri sürekli izleniyor, taraftarlarınca örnek alınırken karşıtlarınca sürekli açıkları aranıyordu. Bu anlamda çevrelerindeki herhangi biri kadar bile özgür değillerdi. Yanlış anlaşılmalara yol açmamak için çok dikkatli ve kontrollü olmalıydılar.

         Literatürde peygamberlerin genel olarak, içinde bulundukları toplumun lideri olmalarına rağmen, bazılarının fakirliğe varan mütevazı bir hayatları olduğu, ellerindekini sürekli paylaştıkları belirtilmektedir.




YARARLANILAN ESERLER

(Ayverdi), İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük 2011

(Diyanet), Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006

(Elmalılı), Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Sadeleştirenler; Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel 2011 (Tefsir)

(Bulaç), Ali Bulaç, Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Anlamı

(Taberi), Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri/ Hisar Yayınevi

(Razi), Fahrüddin er-Razi Tefsiri Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Lutfullah Cebeci, Sadık Kılıç ve Cafer Sadık Doğru, Akçağ Yayınları

(TDK), Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük

(Kanar), Prof. Dr. Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü