MEAL, TEFSİR
• Arapça me’al; 1. Anlam, kavram, mânâ, mefhum. 2. Kelime kelime olmaksızın, asıl anlatılmak istenileni ifade etmek suretiyle yapılan Kur’an tercümelerine verilen isim. (Ayverdi)
• … Kur’ân âyetlerini her yönü ile aynen çevirme iddiası olmaksızın, başka bir dile aktarmak anlamında kullanılır… (Diyanet)
• Meal, bir sözün kısaca anlamı, âyetlerin anlam ihtimallerinden biri… (Sevinçgül)
• Arapça ma’âl; çeviri, yorum, bir sözü başka şekilde ifade etme. (Nişanyan)
• Tefsir; Arapça fesr “açıklamak, örtülü şeyi açığa çıkarmak” tan tefsir. 1.Yorumlama, yorum. 2.Kur’an-ı Kerim’in âyet veya sûrelerini açıklama. 3.Kur’an-ı Kerim’in âyet ve sûrelerini açıklayan kitap. 4.Kur’an-ı Kerim’in açıklanmasına dair olan ilim. (Ayverdi)
• Tefsir; yorum, açıklama, âyetlerin izahı. (Sevinçgül)
• Arapça tafsîr, yorumlama, özellikle Kuran’ı yorumlama. (Nişanyan)
• Kur’ân-ı Kerim âyetlerini açıklamayı ve yorumlamayı ifade eden terim; Kur’an âyetlerini yorumlama ilmi ve bu alandaki eserlerin ortak adı. (TDV İslâm Ansiklopedisi)
~
Literatürden anladığımız kadarıyla bugün de meal ve tefsir çalışmaları değişen ihtiyaçlar, bilimsel ve kültürel yeni koşullar göz önünde tutularak yapılmaya devam edilmektedir. Kelime, terim, teşbih, ve terkiplerin sadece kullanıldıkları çağ itibarıyla anlamlarını dikkate alan çalışmalar yanında, günümüz şartlarındaki anlam evrilmelerini de dikkate alan çeşitli meal, tefsir ve tevil çalışmaları bulunmaktadır.
Sonraki tefsirlerin kendilerinden önce yazılmış olanlara göre daha detaylı olduğu görülmektedir. Zaman ilerledikçe ortaya çıkan kavram farklılıkları, mesajı doğru iletme kaygısı, çeşitli rivâyetlerin doğruluklarını değişik kanallardan delillendirme çabaları bunun sebeplerinden sayılabilir.
Tefsirler başlıca “Rivayet Tefsiri” ve “Dirayet Tefsiri” olarak sınıflandırılmaktadır. Elmalılı M. Hamdi Yazır tefsirinin sunuş bölümünde konuyu detaylandırmıştır.
~
Genel olarak uzmanlar aşağıdaki sebeplere dayanarak Kur’an çevirilerinin yetersiz kalacağı görüşündedirler.
-Âyetlerdeki bâzı kelimelerin birden fazla anlama gelmesi;
-Bu anlamların birinin mi, birkaçının mı, yoksa hepsinin mi kastedildiğinin kesin olarak bilinmemesi;
-Orijinal dildeki anlam çeşitliliğinin sağladığı, farklı entelektüel seviyelere hitap edebilme avantajının kaybedilecek olması;
-Bilimsel ve teknolojik gelişmelere bağlı, farklı idrak ve anlamlandırma olanaklarının kaybedilecek olması;
-Terim ve tertiplere, teşbih ve mecazlara sıkça yer verilmiş olması, bunların aynı etkinlikte ve anlamda çeviri zorluğu;
-Arapçadaki aksan, vurgu gibi ifade güçlendirici söyleyiş karakteristiklerinin çeviriye aktarılamayacak olması…
Dolayısıyla bilim insanları, hangi dilde olursa olsun bazı âyetler için çeviren tarafından tercih edilecek ifadede, -orijinaline göre ister istemez- anlam eksikliği olacağından, bu tip çalışmalara “çeviri” yerine “meal” demeyi uygun bulmaktadırlar.
Tartışma
Tefsiri, bâzı âyetlerin iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla Hz. Muhammed’in yaptığı açıklama ve uygulamalarla başlayan bir gereklilik; meal çalışmalarını da, farklı dil konuşan topluluklara -tam anlamıyla olmasa da- Kur’an’ın ne dediğini aktarma amacıyla ortaya çıkan diğer bir gereklilik olarak görmekteyiz.
İlk tefsir, peygamberimizin sözlü açıklamalarından oluşan hadisleri ile, davranış ve uygulama örneklerinden oluşan sünnetidir. Bütün tefsir kitaplarının kaynağı Kur’an ve hadis-sünnet rivâyetleridir.
Tefsir çalışmaları; rivâyet zincirlerine, bu rivâyetlerle ilgili çeşitli âlimlerin görüşlerine, yorumlarına, tartışmalarına yer veren; çalışmayı yapan araştırmacının bilgi birikimi, muhakeme yeteneği, kültürü, aklı, zekası, analiz- sentez kapasitesi gibi yapısal ve donanımsal özelliklerine bağlı yorumlarını da içeren; uzun uzadıya âyetleri açıklayan, ciltlerce kitaptan oluşur. Okuyanın niteliklerine bağlı olarak iyi veya kötü, doğru veya yanlış etkilenmesine; bu etkilenmenin derinliğine bağlı düşünce ve inanışlarını, hatta yaşantılarını değiştirebilme olasılığının yarattığı ağır sorumluluk yükü ve bilinciyle, çok dikkatli, titiz, uzun ve yoğun çalışmalarla kaleme alınmış olmalıdırlar.
~
Kelimelerin farklı anlamlarına bağlı çeviri olasılıklarını aşağıdaki ayette geçen alâk kelimesinin anlamlarıyla örnekledik…
“O, insanı bir alâk’tan yarattı.” (Mevdûdi, 96/2)
Alâk sûresinin ikinci âyetinde geçen “alâk” kelimesine sözlüklerde, meallerde ve tefsirlerde verilen bazı anlamlar şöyle:
-Alak, kan pıhtısı, embriyo, yapışıp ilişmek, ilişken ve yapışkan nesne; yapışkanlığından dolayı sülük ve kuyu makarasına ve ipine ve makarasının iliştirilip ipi geçirilen takıntısına… alek denilir; “alaka” gibi aşk ve sevgi mânâsına geldiği de lügatte açıklanmıştır. (Elmalılı, 96/2 tefsirinden)
– Aşılanmış, asılmış yumurta… (Arabi, 96/2 tefsirinden)
-Yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, kan emen kurtçuk… (Diyanet Tefsiri, 96/2 tefsirinden)
-“… alak’tan (rahim duvarına asılmış zigottan/aşılanmış yumurtadan)… (Feyizli, 96/2)
-“…alaktan (embriyodan)… (Ateş, 96/2)
– “…embriyodan/ilişip yapışan bir sudan/sevgi ve ilgiden yarattı.” (Öztürk, 96/2)
-“Alak-alaka: İlişkin-yapışkan nesne, sevgi, hasımlık, aşk, balçık, kızıl kan gibi anlamları olan…” (Öztürk, İ.Ü.İ.F. Dergisi)
~
Alâk kelimesinin kapsadığı her bir anlam, insan hayatının özellikle doğum öncesine ait bâzı safhalarını anlatır nitelikte olması sebebiyle, yaratılma sürecine aittir. Ancak tek başlarına kullanıldıklarında tüm süreci anlatmakta yetersiz kalırlar. Bu kelimeler bilgi birikimiyle sınırlı hacimde, belli bir akış içinde kullanıldığında, alâk kelimesi kullanılarak verilen kısa fakat yoğun mesaja ulaşılabilir.
Örneğin: Hayat su ve toprak karışımı balçıkta filizlenmiştir… İlk insan balçıktan yaratılmıştır… Daha sonrakiler birbirlerine duydukları sevgi ve ilgi neticesi yakınlaşır, bu yakınlaşma sonucu ana ve babadan gelen hücreler birleşir ve çoğalmaya başlar… rahim duvarında gelişmekte olan hücre kümeciği ilk zamanlarda kan pıhtısı şeklinde görünmektedir… bir süre sonra embriyo haline gelir… Embriyo rahim duvarına asılı olarak annenin kanıyla beslenir, gelişimini tamamlar ve doğar…
Anlatmaya çalıştığımız bu sürecin hemen her aşamasına dair bir çok araştırmalar yapılmış bir çok kitaplar yazılmıştır. Her geçen gün edinilen yeni bilgiler ışığında yeni kitaplar yazılmaya devam edilmektedir. Bir anlamda belirtilen süreçle ilgili yazılan tüm kitaplar “O, insanı bir alâk’tan yarattı.” âyetinin tefsiri olarak düşünülebilir.
~
Aynı şekilde alâk kelimesi yukarıdaki anlamların hepsini kapsarken, bunlardan sadece biri örneğin “kan pıhtısı” kullanılarak hazırlanmış çeviri yanlış olmayacak, ancak diğer anlamları kapsamadığından eksik olacaktır.
İlk bakışta dezavantaj olarak görünen bu eksiklik, geçmişte olduğu gibi bugün de görece bilgi seviyesi düşük bireylerden oluşan toplumlarda, kafaları karıştırmadan tatminkâr bir algı sağlamaya yardımcı olabileceğinden, durumsal avantaj olarak düşünülebilir.
Meal, muhtemel anlamlardan birini yansıtması sebebiyle Kur’an’dan-dır, ancak eksik olduğundan Kur’an’ın yerini tutamaz. Böylece ibâdetin eksiksiz olması için orijinal dil ile yapılması, kendiliğinden gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, Kur’an’ın verdiği mesajı kendi dilimizde anlama çabalarımıza bir engel sayılmamalıdır.
~
Kur’an’a dokunabilmenin ön şartı abdest almakken, meal Kur’an’ın yerine konamayacağından bu ön şart düşmüş olur. Her ne kadar abdest maddî temizlik, manevî hazırlık sağlayan bir ritüel olarak önemli olsa da eksikliği, okumak isteyene engel yaratmayacaktır.
Ne olduğu bilinmeyen bir şeyin, değeri de bilinmez. Kur’an’ın değeri O’nu okuyup anladıkça ortaya çıkar. Eser sahibi, eserleriyle tanınır, anlaşıldığı oranda sevilir, sayılır, yüceltilir. Eser hakkında bilgisi olmayanın eser sahibi hakkında da bilgisi olmaz.
~
“Batı dillerinde en eski Kur’an çevirisi 1143 yılında yapılmış, 1543 te Latince olarak basılmış; ilk Türkçe çeviri 1333 yılında Oğuz Türkçesiyle yapılmıştır.” (Demirci)
Günümüzde mealler genel olarak ilâhiyat fakültesi akademisyenleri tarafından hazırlanmaktadır. Kaynaklarda geçmişte meal ve tefsir çalışması yapan alimlerin Kur’an bilimleri yanında, matematik, felsefe, tarih gibi diğer bâzı bilim alanlarında da, kendi zamanlarına göre söz sahibi oldukları belirtilmektedir. Günümüzde araştırmalara ve gelişmelere paralel olarak, ana bilim dalları birçok yan dallara ayrılmış durumdadır. Meal çalışması yapan akademisyenlerden -eski âlimler gibi- diğer bâzı bilim dallarını da söz sahibi olacak kadar bilmelerini beklemek mümkün görünmemektedir. O halde bu tip çalışmaların sadece ilâhiyat branşlarından değil, ilgili olabilecek farklı dallardan bilim insanlarının katılımıyla oluşturulacak heyetlerce yapılması düşünülebilir.
~
Meal ve tefsir çalışmalarında hedef kitlenin entelektüel seviyesini dikkate almak optimal yarar için çok önemli olmalıdır. Hedef kitle, Kur’an’ın gerisinde kalanlar ve kendilerini Kur’an’ın ilerisinde sananlar başta olmak üzere, eğitsel ve kültürel tüm farklılıklarına rağmen her seviyeden öğrenmek isteyen insanlarımızdır.
YARARLANILAN ESERLER
(Ayverdi), İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük 2011
(Diyanet), Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006
(Sevinçgül), Ömer Sevinçgül, Küçük Lügat 2005
(Nişanyan), Sevan Nişanyan, Nişanyan Sözlük, Çağdaş Türkçenin Etimolojisi
(TDV İslâm Ansiklopedisi), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
(Elmalılı), Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Sadeleştirenler; Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel 2011 (Tefsir)
(Mevdudi), Ebu’l-Ala Mevdûdi, Tefhim’ul Kur’an, Kur’an’ın Anlamı ve Tefsiri
(Diyanet Tefsiri), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları – Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Ankara 2003
(Feyizli), Doç. Dr. Hasan Tahsin Feyizli, Feyzü’l-Furkân Açıklamalı Kur’ân-ı Kerim Meali
(Ateş), Kur’an Meali, Prof. Dr. Süleyman Ateş
(Öztürk), Kur’an-ı Kerim Meali, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
(Öztürk, İ.Ü.İ.F. Dergisi), Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an’da İnsan Kavramı, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 2001, Cilt 0, Sayı 3
(Demirci), (Demirci), Prof. Dr. Muhsin Demirci/ Kur’an Tarihi/ İFAV, Ekim 2012, 5. Baskı; Eylül 2016, 9. Baskı
(Hançerlioğlu), Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi
(TDK), Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük