KUR’AN – MUSHAF

KUR’AN – MUSHAF

• (Arapça kira’et “okumak; bir araya getirmek, toplamak” tan Kur’an) Allah tarafından Hz. Muhammed’e vahyedilen kutsal kitap, İslâm dîninin temel kitabı, kelâm kadîm, Kur’an-ı Kerim. (Ayverdi)

• Arapça ishaf “sayfalar halinde toplamak” tan Mushaf, Kur’an’ı Kerim. Sayfa halinde meydana getirilmiş şey, kitap. (Ayverdi)

• Mushaf bir araya toplanıp bağlanmış sayfalar demektir. Bununla maksat, Kur’an’ın bütün sûre ve âyetlerinin yazılıp bir araya toplanmış, ciltlenmiş ve iki kapak arasına alınmış halidir. (Diyanet)

• Kurân, “okunan” mânâsında ilâhî kitabımızın adı. (Sevinçgül)

• Mushaf, sayfalar halinde bir araya getirilmiş kitap, Kur’an. (Sevinçgül)

• Arapça Kur’ân, İslâm’ın kutsal kitabı. Arapça kira’a(t), okuma. (Nişanyan)

• Arapça Mushaf, kitap, özellikle Kur’an. (Nişanyan)

~

“Kur’an-ı Kerim, 114 sûre ve otuz cüzden oluşmaktadır. Kur’an’daki âyet sayısının 6.666 veya 6.200 olduğunu söyleyenler vardır. Bu farklılıklar, Besmelenin âyetler içine girip girmemesinden ve diğer bâzı mülahazalardan kaynaklanmaktadır. Kur’an’ı Kerim’in içindeki sûreler, Mekkî veya Medenî diye tasnif edilmektedir. Bu tasnif, sûrelerin Mekke’de veya Medine’de nâzil olduğunu belirtmektedir. Mekki sûreler daha çok imana davet eden sûrelerdir. Ana konu şirk ile mücadeledir. Medeni sûreler uzun ve içtimai konulara daha çok yer vermektedir…

Muhteva bakımından bakıldığında Kur’an’ın içerdiği ana konuları şöyle belirtebiliriz: 1- İnanç 2- Ferdi ve Sosyal hayat 3- Ahlâk 4- Kıssalar 5- İbadetler”  (Mehmet Aydın, Kur’an maddesi)

“Kur’an, Hz. Peygamberin sağlığında çeşitli malzemelere yazılmış, ancak Mushaf haline getirilmemiştir. Hz. Ebû Bekr’in (r.a.) devlet başkanlığı zamanında Mushaf haline getirilmiştir. İlk Mushaf’a el-İmam (asıl) denilmiştir. Hz. Osman zamanında bu ilk nüshadan sekiz adet çoğaltılmıştır. Yeryüzündeki bütün Mushaflar bu nüshalarla aynıdır.” (Diyanet, Mushaf maddesi) 

~

Bâzı âyetlerde Kur’an:

“…Cebrail’e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah’ın izniyle Kur’an’ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir.” (Arabi, 2/97)

“Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.” (Diyanet Tefsiri, 3/138)

“Ey Muhammed! De ki: İster ona (Kur’ân’a) inanın, ister inanmayın; …” (Elmalılı, 17/107)

“Ramazan ayı ki, Kur’ân o ayda indirilmiştir. İnsanlara hem bir hidayet olmak, hem de hidayet ile hak ve batılı ayırt eden hükümleri apaçık bildirmek üzere… (Kurtubi, 2/185)

Tartışma

         Kur’an âyetler halinde yaklaşık yirmi üç senede; bir soru, sorun veya ihtiyaca göre Hz. Muhammed’e vahyedilmiştir. Ancak kendi zamanıyla sınırlı kalmaz, ilk insandan kainatın yok oluşuna kadar geçmişi ve geleceği kapsar, tüm zamanlardan bahseder, tüm zamanlara hitap eder.

         Her âyeti incelerken; ne sebeple indirilmiş olduğunu, önceki, sonraki ve diğer âyetlerle bağlantısını bilmek, daha doğru kavramamıza yardımcı olur.

         Literatürden özetle:

         -Kur’an tamamlandıktan birkaç ay sonra 632 yılında Hz. Muhammed vefat etmiş, yerine geçen ilk halife Hz. Ebu Bekir’in halifeliği (632-634) sırasında dağınık halde vahiy katiplerinin, diğer Müslümanların elinde bulunan yazılı âyetler, belirlenen prosedüre göre toplanarak Hz. Muhammed’in bildirdiği doğrultuda tasnif edilmiş, Mushaf haline getirilmiştir;

         -Daha sonra üçüncü halife Hz. Osman zamanında (644-656) çoğaltılarak bâzı merkezlere -doğru telaffuzu öğretmek amacıyla- öğretmenler eşliğinde gönderilmiş, oralarda da kopyalanarak çoğaltılmış, günümüze kadar bu şekilde çoğaltılarak gelmiştir;

         -Bugün Hz. Osman zamanında yazılmış ilk birkaç nüshanın akıbetiyle ilgili değişik iddialar, söylentiler vardır;

         -Kur’an’ın resmi olarak eksiksiz toplanmasının ardından, bâzı kişilerin kendileri için biriktirdiği, şahsi notlarını da içeren Kur’an’lar imha edilerek, muhtemel yanlış anlaşılmaların önüne geçilmeye çalışılmıştır.

~

(Kaynaklarda Arap alfabesinin 15 kadar temel şekil ve bunlardan bâzılarının noktalarla farklılaştırılmalarıyla elde edilmiş tamamı ünsüz 28 harften oluştuğu belirtilmektedir. Konuşma dilinde var olan ünlü harfler alfabede yer almamakta, dile hakim olanlar okurken, cümlenin akışına, alışkanlıklara, bâzı kurallara ve birikimlerine bağlı olarak ünlü harfleri kendiliklerinden seslendirmektedirler.)

         Arapçayı yeterince bilmeyenlere gönderilen Kur’an nüshaları, ünlü harf olmaksızın yazıldığından, yanlış telaffuzlar, yanlış okumalar, yanlış anlamlar ortaya çıkmış, bunun üzerine doğru okumaya yardımcı olmak üzere, harflerin üstlerine, altlarına, önlerine küçük nokta veya çizgilerden oluşan “hareke” denen işaretler konmaya başlanmıştır. Bu konudaki çalışmaların 791 yılında son şeklini aldığı, daha sonra ise okuma kolaylığıyla ilgili bâzı bölümlendirmelerin ve noktalama işaretlerinin yapıldığı literatürde geçmektedir. (Daha fazla bilgi için Prof. Dr. Muhsin Demirci, Kur’an Tarihi)

~

         Kur’an’ı Kerim’de; O’na arınmış olanlardan (Kesir, 56/79), tertemiz olanlardan (Taberi, 56/79), temizlenenlerden başkasının (Elmalılı,  56/79) el süremeyeceği, dokunamayacağı bildirilmektedir.

         Tefsir kitaplarında temiz olanlarla ilgili değişik görüşler ve bolca rivâyet bulunmaktadır. Bâzıları temiz olanlardan meleklerin kast edildiği, bâzıları da abdest alanların kast edildiği görüşündedirler. Biz Diyanetin “Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri”nden kısa bir alıntı yapmakla yetindik.

“… müfessirler genellikle, burada meleklerin kastedildiği kanaatindedir; … Dolayısıyla, buradaki “dokunma” anlamına gelen kelime, Kur’an’ın içeriğinin peygambere iletilmesinde meleklerden başkasının rolünün olamayacağını ve müşriklerin iddia ettikleri gibi kâhin veya şair sözü olmadığını ifade etmektedir… abdestin gerekliliği yönündeki içtihadı esas alan ve kutsal kitabına saygısının bir nişanesi olarak ona el sürerken abdestli olmaya gayret eden bir müminin bu davranışı onun ecrini ve feyzini arttırır; fakat bu hükmün Kur’an’la yakından ilgilenme ve mânâları üzerinde düşünme çabasını engelleyen bir set gibi algılanması kuşkusuz yanlış olur…” (Diyanet Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, 56/79 dan)

        Âyette geçen “temizlenenlerden” kast edilenin, görünen maddî temizliği de kapsayan ancak onu aşan ve ondan daha önemli olabilecek bir anlamı olmalıdır. Zihnen ve kalben temiz olmak gibi… Ön yargılardan, arzu, istek ve kaygılardan arınmış, boş, saf bir zihin, aktarılmak istenen mânânın kavranmasına yardımcı olacaktır kuşkusuz.

         Günümüzde Kur’an’a dokunmadan el sürmeden okuyabilmek için çeşitli teknolojik olanaklar da ortadadır. Kur’an’a saygının işareti sayılabilecek abdest alarak dokunmanın önemi, okuyup anladıkça O’na karşı yükselen takdir ve hayranlık sonucu zamanla idrak edilebilecek bir durumdur.

~   

         Kur’an’ın hedef kitlesi tüm insanlardır. O’nu okumak, anlamak, O’ndan yararlanmak için belli bir zümreye mensup olmak, belli bir eğitimden geçmek gerekmez; belli bir kıyafet ve imaja sahip olmak ta gerekmez. O’nun muhatabı akıl sahibi, düşünebilen insanlardır. O’nda her insan için mesajlar, ibretler, dersler vardır. Nasıl “İnsan” olunabileceğini, nasıl insanca yaşanabileceğini gösterir. Bunun için sıkça ve kolayca başvuracağımız, elimizin altında olması gereken, üzerinde düşünülmesi gereken bir kitaptır.

“… De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar…” (Elmalılı, 39/9)

         Kur’an hatırlatma ve öğüttür. Gerektiği kadarını verir, gerekenleri önerir, uyarılar yapar. İnsanları; detayları -kültürlerine örf adet ve geleneklerine, bilgi ve bilinç düzeylerine göre- belirlemeye teşvik eder. Bunun nasıl yapılacağıyla ilgili olarak önümüzde Kur’an’ı en iyi anlayan Hz. Muhammed örneği vardır. O insanlara, hadisleri ve sünnetiyle örnek olmuştur.

~

“Şüphesiz o Kur’ân senin için de, kavmin için de bir zikir (hatırlatma)dır. Siz ondan sorumlu olacaksınız.” (Razi, 43/44)

         Sorumluluğun ne olduğuyla ilgili görüşlerden biri şöyledir: “Sizler, mükellef olduğunuz şeyleri yerine getirip-getirmediğinizden hesaba çekileceksiniz” (Razi, 43/44 tefsirinden)

         Yukarıdaki ayetin dışında Elmalılı mealinden tespit edebildiğimiz yirmi bir ayet ya “Ey insanlar” veya “insanlar için” hitabıyla tüm insanlığı muhatap almaktadır.

~

“Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik. (Elmalılı, 12/2)

“…İşte Allah düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar. (Elmalılı, 24/61)

“Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık. (Elmalılı, 43/2,3)

         Yukarıdaki ayetler Kur’an’ı anlamamızın keyfiyet değil, yükümlülük olduğuna işaret sayılabilir. Bu sebeple herkes olanakları nispetinde samimiyetle, azimle Kur’an’ın ne dediğini anlamaya gayret etmelidir. Çünkü Kur’an’da her seviyeden insan için mesajlar vardır. Eğer akademik olarak değil bireysel olarak ilgileniyorsak dikkat etmemiz gereken, bir âyete takılıp kalmadan, detaylarda kaybolmadan Kur’an’ın bütününü görmeye çalışmak olmalıdır. Bu uzun, sabırla ve azimle yapılması gereken bir çalışma ya da bir yaşam tarzı olarak değerlendirilebilir.

~

         Kur’an’ı okuma, anlamaya çalışma, üzerinde düşünme, uygulama konusundaki karar ve sorumluluk kişinin kendisine aittir. Ancak bir kitap hakkında okunmadan, anlaşılmadan, üzerinde düşünülmeden kulaktan dolma dayanaksız bilgilerle -olumlu veya olumsuz- yorum yapılabilir, karar verilebilir mi…

~

         Bir çok âyette ibret alınması, düşünülmesi gerektiği vurgulandığına göre, Kur’an’ı olabildiğince anlamak gerekliliktir. Ne söylediğini bilmeyen, söylediğinden yararlanabilir mi.

         Hedefe giden en kestirme yol, doğru bilgidir, günümüzde doğru bilgi, ulaşılması zor değerlerden biri haline gelmiştir.





YARARLANILAN ESERLER

(Ayverdi), İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük 2011

(Diyanet), Dînî Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2006

(Sevinçgül), Ömer Sevinçgül, Küçük Lügat 2005

(Nişanyan), Sevan Nişanyan, Nişanyan Sözlük, Çağdaş Türkçenin Etimolojisi

(Mehmet Aydın), Prof. Mehmet Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Nü-ve Kültür Merkezi 2005

(Arabi), Şeyh’ul Ekber Muhyiddin İbn. Arabi, Tefsir-i Kebir, Te’vilat, Kitsan Yayınları

(Diyanet Tefsiri), Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları Ankara 2003

(Elmalılı), Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili Sadeleştirenler; Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel 2011 (Tefsir)

(Kurtubi), İmam Kurtubi, El-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an Tercümesi, M. Beşir Eryarsoy

(Demirci), Prof. Dr. Muhsin Demirci/ Kur’an Tarihi/ İFAV, Ekim 2012, 5. Baskı; Eylül 2016, 9. Baskı

(Kesir), İbn Kesir, Hadislerle Kur’an’ı Kerim Tefsiri, Çeviren, Prof. Dr. Bekir Karlığa- Prof. Dr. Bedriddin Çetiner, Çağrı Yayınları

(Taberi), Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri/ Hisar Yayınevi

(Diyanet Tefsiri), Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara 2003

(Razi), Fahrüddin er-Razi Tefsiri Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Lutfullah Cebeci, Sadık Kılıç ve Cafer Sadık Doğru, Akçağ Yayınları

(Kanar), Prof. Dr. Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü

(Cebecioğlu), Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü

(TDK), Türk Dil Kurumu, Büyük Türkçe Sözlük